Yazının amacı şu soruyu cevaplamak; Acaba yanı başımızda duran bu bir buçuk trilyon dolarlık ekonomiden bazı önyargılar nedeniyle mi yeterince yararlanamıyoruz? Benim cevabım EVET
Rusya ile tarih boyunca hasım olmuşuz. Kurtuluş savaşında destek alıp kısa bir bahar yaşasak da soğuk savaş döneminde komünist tehdide karşı batının tamponu olduk. O dönem ülkemizde esen anti komünist rüzgarların olumsuz etkisi dışında, sol fraksiyonların yarıdan fazlası da anti-Sovyet bir çizgideydi. O coğrafyadaki “Türki” milletlerin çektikleri de sıkıntı yarattı hep.
Sonra duvar yıkıldı. Kadınlarımız oradan gelen Natasha’ların yarattığı rekabet nedeniyle rahatsız oldu öncelikle. O dönemde ortaya çıkan oligarklar kapitalizmin en itici zengin tipini oluşturdu ve onlara da gıcık kaptık. Tüketime “görgüsüzce” saldırmalarından hoşlanmadık. Hata bizde olsa da, yapılan doğal gaz anlaşmaları nedeniyle de husumet sürdü. Öte yandan iki binlerde Türkiye’ye gelen Rus turist sayısı beş milyonu zorlamış olsa da tamamı Antalya’daki tatil köylerinde izole kaldığı için yine sosyalleşemedik. İş ilişkilerine gelince, onlardan bize hayat kadınları, bizden de onlara risk almayı seven bitirim müteşebbisler gitti ve Türk malı imajını yerlere serdi.
Sonrasında bazı kurumsal firmalarımız orada çok iyi iş yapmaya başlasa da ortalama iş adamında Rusya’ya karşı bir tutukluk, tereddüt olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Rusya’nın dış ticaretinde aldığımız pay da bunu teyit ediyor. Yazının amacı şu soruyu cevaplamak; Acaba yanı başımızda duran bu bir buçuk trilyon dolarlık ekonomiden bazı önyargılar nedeniyle mi yeterince yararlanamıyoruz? Benim cevabım EVET. Rusya petrol, doğal gaz ve maden satıp neredeyse tüm tüketim ürünlerini ithal ediyor. İthalatı 250 milyar dolar ve biz 4 küsur milyar dolar ile Polonya’nın gerisindeyiz. Rusya gerçeğine uyanamadığımız için iş kaybediyoruz ve burada biz pazarlamacıların yapacağı şeyler var.
Yurt dışı hedefleri olan müşterilerimin çoğunda öncelikli ülkeleri belirlemek zor olmuyor. Sadece Rusya’da takılıyoruz. Bu ülke kimilerine göre çok zor ve kesinlikle iş yapılamaz, kimilerine göre ise kolay ve fırsatlarla dolu. Ya başarılı olanlar var, ya da başarısız olanlar. Arası yok. Son ziyaretimde Moskova Büyükelçiliği ticaret müşavirimizin yaptığı sunumu şahsi gözlemlerimle birleştirip bir Rusya değerlendirmesi yaptım:
- Öncelikle doksanlardan kalma mitler geçerli değil. Ülkede mafya yok gibi. Mafya dediğiniz şey devlet.
- Zannedildiğinin aksine şeffaf ve kayıtlı çalışmak daha avantajlı çünkü ülkede kar marjları yüksek. Düzgün çalışırsanız iyi para kazanırsınız, kaçak güreşmenin anlamı yok.
- Rusya’da yerleşik olmanız lazım. Özellikle son dönemde hükümet Rusya’da üretimi artırmak için her şeyi yapıyor. Müşterilerimin de ona göre ayrıldığını fark ettim; Rusya’da fabrikası olanlar ülkenin potansiyelinden, iş yapmanın kolaylığından bahsederken olmayanlar “burada iş yapılmaz” noktasındalar. Yani hükümet mesajı vermiş anlayana.
- Ülkede fabrikanız olmasa da temsilcilik, bina, ofis vs. bir şeyler lazım. Yani orada yaşıyor, istihdam yaratıyor, birilerine fayda üretiyor, para kazandırıyor olmanız lazım.
- Ruslar yetmiş yıl boyunca koca bir coğrafyanın resmi dilini Rusça yapmış ve büyük bir hegemonya kurmuş. Bize çok değmediği için anlamıyoruz ama özellikle Rusçanın yaygınlığını idrak etmek lazım. İngilizce ile dünyanın her yerinde iş yaparsınız ancak Rusya’da Rusça iş yapılır. İşine gelirse.
- Rusya’da yaşamak, eleman çalıştırmak pahalı. Reklam, PR vb. pazarlama hizmetleri de pahalı ama doğru iş ortağını bulup da paraya kıydığınızda karşılığını fazlasıyla alıyorsunuz çünkü ekonomi çok büyük ve karlar yüksek.
İşte klasik Türk iş adamının takıldığı nokta burada. Bizde genelde 60 ülkeye ihracat modunda çalışılır. O ülkelerde bir distribütör bulunur ve minimum maliyetle iş yürütülüp fiyat rekabetine girilir. Araştırmaya ve pazarlamaya bütçe ayrılmaz. Son iki senede onlarca ülkede elliden fazla ajans ve araştırma şirketine gittim, Türk müşterisi olan yok gibiydi.
Gözlemlerim kısıtlı olsa da gördüğüm kadarıyla Rusya tam bir “marketing” ülkesi ve biz pazarlamacıların yapacağı şeyler var. Kendimize ve patronlarımıza anlatmamız gerekenler de şunlar:
- Önyargıları yıkalım. Yaklaşımları ilk başta size soğuk gelebilir ama her köşe başında çiçekçi olan bir ülke insanını değerlendirirken dikkatli olmak lazım. Ayrıca her yıl milyonlarca Rus çocuğu en güzel anılarını Türkiye’de yaşıyor ve önyargılar hızla yıkılıyor.
- Öncelikle Rusya’da ticari olarak “yerleşik” olmaya net ve kesin bir şekilde karar verelim ya da bu ülkeyi unutalım. Arası yok. “Saldım çayıra” hiç yok.
- Doğru ortakları bulalım. Hukuk müşavirine, danışmana, iletişimciye ve diğer iş ortaklarına talep ettikleri bütçeleri verip beklentilerimizi net bir şekilde ortaya koyalım.
- İyi bir pazarlama planı yapıp sabırla uygulayalım.
- Sonra da paraları sayalım.