Seçimler nedeniyle ekonomi gündemi iyice karıştı. Her kafadan bir ses çıkıyor ve herkes işine geldiği gibi yorumluyor, hatta maniple ediyor. Çoğunluğun kur-faiz ve makro ekonomik dengeleri konuştuğu memleketimde mikro ekonomik bir değerlendirme yapmak ve yapısal öneriler getirmek istedim.
Marka
Dünyanın en değerli 500 markası arasında Türk markası yok. Evet, listede ağırlıkla batı ülkeleri hakim ancak ilk 500’de Malezya, Tayland, Brezilya ve Kolombiya’dan da markalar olması ilginç. Ülkemizde dünya çapında iddialı bir marka olma hevesini taşıyan büyük firma sayısı da on civarında.
Turgut Özal iş dünyasına “yüzünüzü dünyaya çevirin, Ankara arkanızda” demişti. O dönem desteklenen vizyoner iş insanları dünyada önemli işler yaptılar, Türkiye’de bankacılığı, mobil iletişimi, medyayı, perakendeyi ayağa kaldırdılar. Sonra iş dünyası tekrar yüzünü Ankara’ya döndü. Bugün marka destek programı Turquality iyi niyetli bir girişim ama yeterince etkili değil. Yaklaşık 200 firmaya destek veriyor ancak çok azı küresel ölçekte anlamlı işler yapıyor. Kalanlar günü kurtarmaya yönelik kira, fuar destekleri alıyor. Fuara giderek dünya markası olunmaz. Bu işi bilen uzmanlar tarafından global hedefi olan şirketlere (bence en fazla elli) anlamlı miktarlarda pazarlama desteği verilmeli, yönlendirilmeli.
Gayrimenkul
Gayrimenkul Cumhuriyet tarihinin hep kazandıran tek yatırım aracı. Borsa, döviz, faiz inişli çıkışlı olsa da parasını arsaya, eve yatıran hiç kaybetmedi şimdiye kadar. 2018 bunun değiştiği yıl olacak. Fiyatların kalıcı olarak geri gitmesi ilk yıl ciddi sıkıntılar yaratsa da sonuçları hayırlı olacak. İnsanlarımız gayrimenkul yatırımları dışındaki alanlarla da ilgilenmeye başlayacak, muhtemelen ülkede tasarruf ve teknoloji yatırımları artacak.
Piyasa daralınca sektörü alternatif dış pazarlara yönlendirmek gerekecek. Doksanlarda Rusya’ya, Libya’ya giden şirketlerimiz buralarda büyük işler yaptılar. Konuya aynı şekilde yaklaşıp dünyanın büyüyen pazarı Afrika’da etkili olmak için elimizden geleni yapmalıyız. Peki gayrimenkul durunca onca çimento fabrikası ne yapacak? İhracat tabi ki ama kalıcı çözüm beton yolda. Dünyada gelişmiş ülkelerde yolların dörtte biri betondan yapılıyor. Bizde yüzde yüz asfalt. Birileri bu işe kafayı takmalı çünkü beton yol her açıdan avantajlı.
Otomobil ve Teknoloji
Günümüzde Toyota, Volkswagen ile klasik sedan otomobilde rekabet etmek imkansız. Çünkü üretim dışında servis ve yedek parça altyapısı da gerekir, bu da her modelden yüz binlerce üretim demektir. Sadece Türkiye’de bu rakamlara ulaşamazsınız. Elektrikli araç pazarıyla ilgili soru işaretleri olmakla birlikte aktif olmak gerekir. Ancak Türkiye’nin global şansı “otomotiv” alanındadır. Ülkemizde global ölçekte otobüs, kamyon, traktör, ticari araç üreticileri vardır. Onlar desteklenmelidir.
Bizde teknoloji alanında bir şeyler yapılıyor görünmekle birlikte genel anlamda verilen desteklerde bir stratejik bakış yoktur. On binlerce genç projelerle uğraşıyor, birkaç tanesi kazanıyor. Ancak esas sıkıntı, biraz yol alanların hemen yabancı fonlara geçmesi. Yani bu topraklardan bir Google çıkarsak dahi sahibi biz olmayacağız. Burada milli bir bakış lazım. Endüstri 4.0 da sıkıntılı bir konu. Dünya sanayide verimi artırmaya çalışıyor. Biz de rekabetçi olmak adına artırmalıyız ama sonuçta Alman makine sanayine dünya paralar ödeyip, ülkede istihdamı düşürüp ABD’ye ve Avrupa’ya daha ucuz ürün satacağız. Yeni çağda bir şeyleri ıskalamayalım ama çok ezber de gitmeyelim. Bu konuda ciddi bir üst akıl ve mutabakat gerekli.
Diğer
Tarımda temel sorun katma değer yaratamamak. Fındığımız, meyvelerimiz heba oluyor. Coğrafi işaretli ürünlerimize yurt dışında pazarlama desteği verilmiyor. Türk fındığından yapılacak sürme ürünler dünyada pazarlanmalı. Starbucks gibi çay mekanları yapmalıyız… Yazdık hep.
Türk sporunun durumu sürdürülebilir değil. Ulusal bir politika ve uzun vadeli bakış açısı yok. Özellikle futbolda herkes günü kurtarma derdinde. Bir yerden para bul, transferler yap, annemizin liginde kupaları almaya çalış. Ama uzun vadeli bir yere gideceğimiz yok. Liglerimiz para üretmiyor, seyirci kaçıyor, bir kavga ortamı hakim olmuş durumda. Ali Koç gibi vizyoner isimler gelmeli kulüplerin başına.
Biz bunları on yıllardır yazıyoruz da şimdiye kadar ciddiye alan olmadı. Artık dinlemeye mecburlar çünkü mevcut durum ve ekonomik dengeler sürdürülebilir değil. Çözüm de kuru faizi düzeltmek değil, çünkü onlar sonuç.