Dili çok önemsiyorum. İnsan olmanın da millet olmanın da en önemli ayrıştırıcılarından biri olarak görüyorum. Dili korumanın kültürü ve ulusal egemenliği korumanın önkoşullarından biri olduğuna inanıyorum.
Bir araştırmam yok ama bir dilde en çok kullanılan kelimelerden birinin o ülkenin para birimi olduğunu tahmin ediyorum. Her gün yüzlerce kez bir şeyin fiyatından bahsediyoruz. Reklamlarda da çok kullanıldığına şüphe yok.
Türkiye iki buçuk sene önce parasından altı sıfır attı. Otuz yıl süren enflasyon ortamında büyümüş biri olarak bu beni çok mutlu etti.
Eskiden para birimimizin resmi kısaltması TL idi ve biz “lira” derdik. (“teelee” demezdik.) Yüksek enflasyonla birlikte bol sıfırlar gelince “milyon” girdi dilimize. Sıfırlar gidince para birimi YTL oldu ancak halk yine milyon demeye devam etti.
Para biriminin dile doğru yerleşmesine (lira veya yeni lira denmesine) ve de noktalama gibi detaylara yönelik olarak Merkez Bankası hiç bir iletişim çalışmasında bulunmadı. Hükümetin de tek bir çabası görülmedi. Bakanlar milyon-trilyon demeye devam etti/ediyor medyada.
O zaman yeni para biriminin tek iletişim ortamı reklamlar oldu. Bu konuda da reklamcımız (bana göre) hiç kafa yormadı, sorumsuzca davrandı ve “yeni lira” veya “lira” diyeceğine “yetele” demeye başladı. “Eskiden “teelee” mi diyorduk?” diye ilk günden itibaren bunu sorguladım. “Yetele”nin sokak dilinde tutmayacağını söyledim ama ne dinleyen oldu, ne de iddialarıma cevap veren. Burada 3-4 yazım çıktı, Dünya’ya yazdım, ATV, NTV ve cnbc-e’ye çıkıp görüşlerimi anlattım. Kimse cevap vermedi.
Böyle şeyleri kişisel ün meselesi yapmayacağımı, “ben değiştirttim” gibi bir şeyin peşinde koşmayacağımı en çok bizim camia bilmeli. Bundan sonra da böyle bir derdim yok ama konuyu da tek bir kişiyle dahi tartışma fırsatı yakalayamamak canımı sıkıyor. Bir kişi hariç kimse de arayıp “haklısın” veya “haksızsın” demedi.
Gelinen nokta şu; televizyon reklamlarında “yetele” demeye devam ediyoruz, halk ise sokakta kabaca on liranın altına “lira”, üstüne “milyon” veya nadiren “yetele” diyor. Kuruş kelimesi hiç oturmadı. Lira ve kuruşu birlikte doğru kullanan yok gibi. Örneğin 575 karşılığı “beşyetmişbeş” diyen yok, “beşmilyoneyediyüzelli” veya “başyediyüzelli” deniyor. En sık kullandığımız kelimlerden birine dair mutabakatımız yok. İletişimde ciddi verim kaybımız oluyor. 2009 yılında “yeni” atılacak ve tekrar “lira”ya döneceğiz. Al sana bir geçiş problemi daha. O zaman da “teelee” mi diyeceğiz reklamlarda.
Gelinen noktada sorumsuz Türk reklamcılarının payı büyük ama esas vahim olan bunun (en alt seviyede de olsa) bir sorun olarak görülmemesi. Yanılıyor da olabilirim.
Şimdi biri desin ki “kardeşim yanlışsın, doğrusu şöyle….”
Ya da desin ki “bu dediğin bu kadar önemli bir konu değil, abartma. Üç, beş, on sene sonra insanlar alışır.” Birisi başka ülkelerden örnekler versin, ya da hatalı olduğuma dair bir araştırma sonucu göndersin. Birisi dese ki “haklısın ama artık geç kalındı, bu saatten sonra düzelmez”.
Şöyle sektörden fikrine güvendiğim 2-3 kişi bana yarın mail atsın, söyledikleri ikna edici olmasa da bir daha ağzımı açarsam terbiyesizim.
Ama tıs yok. Yıllardır tek bir tepki yok. Gerçekten merak ediyorum. Reklamcılar Derneği, Reklam Yaratıcıları Derneği, sektör duayenleri… Lütfen iki satır birşeyler yazın da merakımı giderin. Boşuna mı vesvese yapıyorum bileyim.
Yoksa Türk reklamcıları hakkında sağda solda ağır konuşacağım, bilmiş olun.