Kişi Marka – 6 12.2008

Alemin Kralı

Hayatta bazı liderler vardır ki doğuştan gelen özellikleri, iradeleri, doğru kararları ve cesaretleriyle kendi başlarına olağan üstü işler yaparlar. Ya da yaşanan büyük olaylarda çok önemli (significant) katkıları vardır. Bu pozisyonun sembol ismi kuşkusuz Atatürk. Kaldı ki resmi tarih dönemin diğer aktörlerinin payını, kurtuluş savaşında meclisin rolünü vb. azaltır ama sorun değil, kalanlar da yeter. Yine Cengiz Han, İskender gibi tarihi kahramanların tek başlarına yapılan işe anlamlı katkı sağladıkları söylenebilir.

Ancak günümüz modern toplumunda bu tür liderler ve onların yarattığı eserlerden ziyade bir şekilde “doldurulan” koltuklar vardır. Yani milli takımın bir teknik direktörü, İstanbul’un bir belediye başkanı ve X şirketinin bir Genel Müdürü hep olacaktır; Ali olmazsa Veli.  İskender’in başarısında o dönemin özel koşulları kadar kendisinin “büyüklüğü” de pay sahibidir. Bugün de tek başına kurumlarına hissedilir katkı sağlayan liderler olsa da özel sektörde, kamuda, sporda koltukları dolduran kişilerin çoğu, ürün olarak, o alandaki ortalama kalibrenin belki biraz üzerinde, belki biraz altında insanlardır.

Birbirine yakın yetenekteki lise öğrencilerinin bir kaç soru fazla yapanı daha iyi bir bölüme girer. Sonra eşdeğer üniversitelerden mezun olan genç profesyoneller aynı yerde işe başlar ve çoğu zaman küçük küçük farklara bakarak yaşanan terfilerle yirmi sene sonra o ekipten biri CEO olup belki yıllık milyon dolara varan gelir sağlarken diğerleri arada bir yerde kalır. Lisedeki arkadaşlardan çoğu ise fabrikada işçi.

Yirmi yıl önceki dönemde üniversitelerden çok vasat adamlar mezun olsa da birileri CEO koltuğunu doldurmak zorunda. Ya da o dönemin hepsi zehir zemberek adamlardan oluşsa da en tepede sadece bir koltuk olmaya devam edecek. İşte burada çarpıcı bir adaletsizlik var. Ürün olarak birbirine yakın olan insanların bir kısmı sürünürken bir kısmı iyice bir hayat yaşıyor. Mutlu azınlık ise malı götürüyor. Sonra da medya da bir gaz verme durumu; Yok başarımın sırrı şu da bu da… Sanki baba üstün insan, alemin kralı. Rockefeller’e atfedilen bir “zengin olmanın sırları” metni hatırlıyorum:

  • Erken yat, erken kalk, çok çalış.
  • İnsanlara güven,
  • Kanunlara uy, vergini öde.
  • Düzenli aile hayatı yaşa. Ve;
  • Petrol Bul

Petrolü bulan işi götürüyor ve aslında petrol orada duruyor. Yani zaten biri bulacak. Ali olmazsa Veli. Tabii ki acımasız hayat gerçeğini bilen genç mezunlardan “daha fazla asılanlar” genelde daha yukarı tırmanıyor ancak “adam olacak çocuk” bir vadede kendini belli ettiği ve kalanlar arada bir yerde mücadeleyi bırakıp hayatlarına başka bir yön vermeye başladığı için de yükselenler daha fazla çalışmış gibi görünüyorlar esasında.

Yani insanlar arasındaki farklar ağırlıkla yükselme sürecinde açılıyor. Boğaziçi’ne giren “bu alemi ben yöneticem”diye kendini hazırlamaya başlıyor, Konya Selçuk’a giren “acaba iş bulur muyum” derdine düşüyor. İş hayatında yükselme sürecine giren yönetici adayı, eğitimler alıyor, kendini geliştiriyor, spor salonuna gidiyor, sosyal çevre yapıyor, sanatla ilgileniyor, kafayı üst düzey problemlere yoruyor ve yirmi sene sonra bakıyorsun biri “winner” pozunda ekonomi dergilerinden inmiyor, diğeri götü göbeği salmış “loser” durumunda.

Arkadaşlar; “Sex and the City” adlı ırkçı dizide erkekler arası küçük farkların büyütülüp ortalama çoğunluğun aşağılanmasına bakmayın siz. Sonuçta insan ile şempanzenin genetik benzerliği %98’dir. İnsanlar arasındaki zeka vb özellikler arasındaki “reel” farklar bize sunulandan, daha doğrusu biz pazarlamacıların şişirdiğinden azdır. Esas itibariyle bütün insanlar akıllıdır. Bu hayatı tamamlayan herkes kahramandır. Sadece sistem küçük farklardan büyük adaletsizlikler doğurur, o kadar. IQ’su 100 ile 150 olan iki insan arasındaki zeka farkı bence %50 değildir çünkü bu kişilerin gerçek zeka ölçüleri 1100 ve 1150 olmalıdır. Sistemi kuranlar, herkeste var olan “1000”i ihmal ederler. Yani temelde ölçek hatalıdır.

Sporda da öyle. Her halükarda o branşın bir dünya rekortmeni ve birincisi olacaktır. Arada  Usain Bolt gibi bir süperstar gelir ama ortalamada eşdeğer atletler arasında yapılan yarışlar  burun/göğüs farkıyla biter. Tek fark, birinci sıradaki malı götürürken iki salise yavaş koşanların averaj bir hayat sürecek olması. Müzikte, edebiyatta, sinemada durum çok daha acımasızdır. Sonuçta memuriyette vasat olan da idare ediyor. Müzik kariyerindeki başarısızlıkların çoğu pavyonda veya genelevde bitiyor.

Hal böyleyken kimse “doğuştan lider”, “alemin kralı” havalarına girmesin, bana hikaye anlatmasın. Medyada gaz verme, olanı parlatma durumu doğal, işimizin parçası ama sosyal ortamda böyle afra-tafraları yemem. Biline.

 

 

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar