Kırmızı’ya Hançer 04.03.2012

Türkiye’deki reklam yarışmalarını, yıllardır azalan bir ilgiyle takip ederim. Bunun esas sebebi işimle ilgili öncelikler ise diğeri de içerik ve katılımın niteliğidir. Bahsi geçen yarışmalara ülkenin önde gelen yaratıcılarının katılmaması heyecanı ve meşruiyeti azaltıyor kuşkusuz. Onlar bunu bir prensip meselesi olarak ortaya koysalar da geçmişte katılmış olmaları, meselenin temelde ödül verme kriterleriyle bağlantılı olduğunu söyler bana. Ödül törenlerine reklam dünyasından üst düzey katılım olmaması da başka bir eksikliktir.
Küskünlerin dönmesi değil tabii ki meselem, sistemin daha doğru bir zemine oturması. Bu bağlamda ödül kriterlerinin sorgulanmasını ve zamanla değişmesini kendi adıma anlamlı bulmuşumdur hep. Neredeyse tek başıma kaldığımın ve mevcut sistemden “kazananların” memnun olduğunun da farkındayım. Yine de görüşüm özetle şöyle; Reklamın kabaca iki ana unsuru var; Fikir ve uygulama. Parlak (+ basit) bir fikir ve şahane bir uygulama herkesin idealidir. Ama birinden vazgeçmeniz gerekirse bu hangisi olurdu? Ben, örneğin müşterimin gücü en iyi yönetmene yetmiyorsa uygulamadan fedakarlık yapabilirim ama fikirden asla. Ancak ülkede reklam elitinin önceliği tam tersi. Fikirden vazgeçebiliyorlar ama uygulamadan asla. Aslında çoğu zaman ortaya bir fikir çıkmıyor ve iş yönetmenin, fotoğrafçının, şarkıcının sanatına kalıyor. Bu tavır yarışmalara da yansıyor. Şimdiye kadar bu ülkedeki hiçbir yarışmada fikri büyük ama uygulaması vasat bir iş ödül almadı. Tersi ise çok oldu.
Kırmızı jürisine çağırıldığımda tek hedefim vardı; Fotoğrafı, sanatsal yönetimi mükemmel olmasa da fikri sağlam ve basit bir işi ödüllendirebilmek. Bunu da jüri toplantısı öncesinde jüri başkanına söyledim. Şans yardım etti, böyle bir iş karşımıza çıktı. Yalnız değildim. Sonuçta MSA’nın bıçaklı işine Kırmızı ödülü verdik. Detaylara girmeyim ama genelde jürideki “art directed” arkadaşlar karşı çıktı, strateji-pazarlama kökenliler destek oldu. Görev başarıldı, Kırmızıya hançer sokuldu.
Reklam elitinin kafa konforuna uygun olmayan bir işin ödül alması yönünde harcadığım çabadan memnumum. Belki ileride bir şeylerin değişmesi yolunda bir kelebek etkisi yaratır. En son Nesteren çağırmıştı Kristal Elma jürisine. Şimdi de Karpat bu fırsatı verdi. Sonuçtan pişman oldu mu bilmiyorum ama geçen zaman kendisinin hayırlı bir işe vesile olduğunu gösterir umarım.
Teşekkürlerimle.

Yorumlar
Bütün Yorumlar.
Yorumlar