Bu ay başında artan transfer haberleri sonrasında spor sayfalarımızda ne tür başlıklar görmeyi arzu ettiğimi kaleme almıştım. Her zamanki gibi safça hayaller içeren bir yazıydı. Merak eden linki tıklayabilir; http://markam.com.tr/blog.html?durum=detay&icr=377
Yazının ana fikri, yirmi yıldır söyleyegeldiğim gibi, spor kulüplerimize çağdaş pazarlama ve marka yönetimi pratiğinin hiç uğramamasının yarattığı vasatlıktı. Makus talihimizi yenemememizdi. Yine yıllardır Türk sanayicisi ile futbol kulübü yöneticisinin iş yapış şeklinin paralelliklerinin altını çizer dururum. Bunlar; uzun vadeli planlar yapmamak, stratejik düşünememek, uzman profesyonellerle çalışmamak, işi çok bilmiş bir bayiye (veya teknik direktöre) teslim etmek, habire yeni ürünler çıkarma (ya da transferler yapma) dışında bir oyun alanları olmaması şeklinde uzar…
Tabi derdimiz bu olunca, yıllardır kulüplerde yapılan marka yönetimi odaklı işleri de takip ediyoruz. Mesela Aziz Yıldırım ilk göreve başladığında pazarlama adına güzel işler yapılmıştı. Sonradan öğrendik ki arkasında marka duayeni Caner Tunaman ağabeyimiz varmış. Bu tür işler Aziz başkan gibi tiplerle yürümeyeceği için yürümedi haliyle. Unilever kökenli Hasan Yılmaz da tutunamadı sonrasında.
Onun dışında, bir de Beşiktaş’ın Vodafone işbirliği döneminde yaptığı bazı işlerden etkilendim. Sonra bir konferansta gördüm ki işin başında pazarlama kökenli insanlar var. Sevindim.
Ve bu ekibin projesi olduğunu tahmin ettiğim Çin açılımı gündeme geldi geçen hafta. Sanırım orada bir taraftar bazı oluşturmak için takımı Çin’e götürüyorlar ama Şenol hocanın suratından düşen bin parça. Detayları bilmiyorum, belki uygulamada sorunlar, onun da haklı olduğu yerler var ama benim altını çizmek istediğim şey şu ki futbolumuzun içine düştüğü kısır döngüden kurtulması için böyle şeyler düşünmek lazım. Ezber bozmak lazım. Zaten başkan da projeye sahip çıktı ve bu tür girişimlerin süreceğinin sinyalini verdi. Umutlandım. Dediğim gibi, detayları tam bilmiyorum ama niyet önemli. Umarım arkası gelir.
Beşiktaş bu sıra dışı işleri yaparken futbolumuzun diğer popüler aktörleri de beni yanıltmamak için söz birliği ettiler ve gündeme damgalarını vurdular; Aziz Yıldırım bir başka takımın yöneticisine, Arda Turan bir gazeteciye, Fatih Terim de yine futbol camiasından tanıdığı bir komşusuna saldırdı. Şaka gibi di mi? Değil. Çok acı. Yıllardır yazıyorum bu adamlarla bir yere gidemez Türk futbolu diye. Bakalım bizim gibi düşünenlere ne zaman sıra gelecek?