Babama “beni ilk kez ne zaman maça götürdün?” diye sorduğumda “herhalde 2 yaşındaydın” diye cevaplamıştı. Ben de öyle hatırlıyorum. Daha doğrusu “ilk maçım” diye bir şey hatırlamıyorum çünkü futbol, hayatımın içinde hep vardı.
Aradan geçen elli yılda hep Eskişehirspor taraftarı olarak kaldım ama sırf seyir zevki için veya eve yakın diye gittiğim çok maç da var. İsmimi 1962 gol kralı Güven Önüt’ten aldığım için Beşiktaş’a sempatim olsa da bir taraftar bağlılığı değil bu. Demirören gelince Beşiktaş maçlarına gitmeyi bıraktım mesela. Seneye de Vodafone Arena’dan kombine almaya niyetim var. İstanbul takımları iyi şeyler yapınca destekledim ancak hep Anadolu futbolundan yana bir tavrım oldu. İstanbul kulüplerine ve medyasına da genelde tepki duydum. İlk başlarda, yapılan alavere dalaverelerle Es-Es’in engellenen şampiyonlukları, sporu yönetenlerin, basının aşırı taraflı bakışı, Anadolu’da yetişen bütün değerlerin İstanbul tarafından kapılması ve çoğunun değersizleştirilmesi çok canımı sıktı yıllar boyunca.
Meslek sahibi olduktan sonra, işe pazarlama ve iletişim açısından bakmaya başladım. Yorumlarım ve gerekçelerim değişti ama duruşum değişmedi. Öncelikle işe global açıdan bakmaya başladım. Neden Türk takımları şampiyonlar liginde zirveye oynayamıyor, neden ligimiz Avrupa’da ilk beşe giremiyor diye kafa yordukça şu noktaya geldim; Hemen herkes annemizin ligiyle uğraşıyor. Sergen’in reklamda dediği gibi “koşsa Barcelona’da oynayacak” futbolcular burada rahat bir hayat yaşıyor. Büyük kulüp yöneticilerimiz yıldızla tatmin oluyor. Anadolu takımları da günü kurtarma, çarkı çevirme derdinde. Hayal kuran yok. İşler bir şekilde böyle gidiyor ama aslında bir yere de gitmiyor. Yayıncı kuruluş ülkede oynanan futbolun hak etmediği bir para ödüyor, kulüpler buna rağmen borç batağında ve izleyici de giderek düşüyor… Filan.
Açıkçası bu tablonun düzelmesinde büyüklerden bir beklentim yok bugün için. Sadece Beşiktaş’ın son dönem politikaları ve uygulamaları biraz heyecan yaratıyor, hepsi o. Benim umudum hala Anadolu’da. Çünkü Galatasaray ve Fenerbahçe uzun vadede Real Madrid ve Barcelona ile rekabet edecekse, alttan onları zorlayan Atletico Madrid, Villarela, Valencia, Sevilla gibi güçlü takımlar olması lazım diye düşünüyorum. Arada sırada Anadolu’dan şampiyonlar çıkıp diğerlerine örnek olsa diyorum. Ancak şu an Anadolu kulüplerinden şampiyonluğa gerçekten inanan kaç kulüp yöneticisi var, onu da bilmiyorum.
Çünkü Anadolu kulüplerinin vizyonu bu kadar. Cavcav tüccarlığı olarak adlandırdığım bu modelde başarı, ligi düşmeden ortalarda bitirmek ve yetiştirdiğin yıldızları üç büyüklere satıp cebini doldurmak şeklinde özetlenebilir. İlhan Cavcav başkan olduğu otuz yılın üç tanesinde futbolcu satmayıp şampiyonluk hedeflese belki olurdu. Olmasa da takdirimizi kazanırdı. Şimdi tarihe iyi bir tüccar olarak geçecek. Fasonculuğu aşamamış yurdum iş dünyasından daha fazlasını beklemek de hayal tabi.
Üç büyükleri zorlayıp şampiyonluklar yaşamış Trabzon da yetmişlerdeki başarıları tekrarlayamadı. 1995 yılındaki Ogün, Abdullah, Tolunay, Şota, Hami iskeletli kadro şampiyonluğu kaçırdı ve dağıldı. O kadroyu koruyacak ve güçlendirecek bir irade olsa belki efsane bir dönem yaşanacaktı. Bilmiyoruz. Bildiğimiz, bu oyuncuların İstanbul’da rahat bir hayat yaşadığı. Ya 2010 yılındaki Egemen, Selçuk, Umut, Burak iskeletli kadro? O da dağıldı. Dağılmasa ne olurdu? Bilmiyoruz.
Sivasspor şampiyonluğa oynadığı yıl kendim “Sivas’a Yakışır” ve “Anadolu’ya Yakışır” bakılı tişörtler hazırladım, bir tekstilci arkadaşım da bastı. Bunları Sivas başkanına elden götürdüm. Para filan da istemedim. Bana “biz bunlarla uğraşamayız” dedi. Şampiyonluğa inandığı veya istediğine dair en ufak bir ışık almadım o gün.
Bursa şampiyon olduğunda arabaya atlayıp Taksim’e tura çıktım. Toplam beş araba yoktu. Geçen yıl Eskişehirspor’un 50. Yıl kutlama komitesine çağırıldım. Arkadaşlarım bir şeyler çalıştı ama toplantılar olmadı çünkü takım düşme hattındaydı. Yani skor uğruna efsane bir takımın 50.yılı ihmal edilebiliyordu.
Ki Trabzon-Bursa-Eskişehir iyileri. Onlar dışında Anadolu kulüplerinin hali vahim. Yazık. Yazık sana Anadolu. Yazık sana dergilerde dünyayı fethetmiş edasıyla poz veren Anadolu sanayicisi.
Umudum az ama yine de yazacağım. Gördüğüm kadarıyla Trabzonspor’a bir miktar para girdi. Ancak yanlış kullandıklarını düşünüyorum. Es-Es malum. Kayseri’den filan bir şey olmaz çünkü futbol şehri değil. O yüzden, şu an tek umudum Bursa. Geçmişte Trabzonspor’un efsane kadrolarını kuran, milli takımımıza tarihi zaferini kazandıran Şenol Güneş işin başında ve takım da iyi top oynuyor. Yeni stad hazır. Özetle görüntü iyi.
Öte yandan, medyada konuşulanlar yine “Fernandao kime gidecek?” ya da “Volkan Avrupaya mı transfer olur?” şeklinde. Bursalılar lütfen bir olun, nasıl bilmiyorum ama tarihinizde ilk kez bir hedef etrafında bütünleşin. Yeni bir şeyler yapın. Şenol hoca beş yıl takımın başında kalsın. Bu kadroyu koruyun ve güçlendirin. Pazarlama desteği alın. Tekrar şampiyon olabileceğinize, Avrupa’da ses getiren bir takım yaratabileceğinize ve sürdürebileceğinize inanın. Memlekete örnek olun.
Lütfen.