Facts&Feelings
- Ailemde başını örten kadın yok
- Ancak ülkedeki yetişkin kadınların %60-70’inin başını örttüğünü biliyorum
- Şahsen kimsenin örtünmediği bir ülkede yaşamayı tercih ederim
- Ancak bunun için yapılacak en ufak zorlamayı insanlık dışı bulurum
- Türkiye’den gitmeyi ise aklımın ucundan dahi geçirmem
- Türbanın siyasi simge olduğu görüşünde değilim
- Ancak gerilimin artmasıyla simgeleşme motivasyonunun paralel gittiğini düşünürüm.
Ana Fikir
Hafife almayalım, bugün Kürt sorunuyla birlikte ülkenin en önemli iki konusundan biridir. Şeklen başı örtülü bir hanım Çankaya’ya çıkmasın diye üst düzey hukukçular eliyle hukuku bitirdik memlekette. Hal böyleyken, örtünmenin inanç dışı sosyolojik / psikolojik sebepleri ve sonuçları üzerine doğru dürüst hiç bir araştıma görmemiş olmamı hayretle karşılamışımdır hep. Bizim gibi teknisyenlerin örtünmenin diğer boyutları üzerine kafa yormaya başlamasının memleket yararına olduğu inancıyla (ilk elde garip gelebilecek) bazı sorular sorup kendi alanımda bir başlangıç yapmak istedim. Yoksa siyasetçilerin ve elit bürokratın bir çözüm bulma şansı görünmüyor.
Açıkları Kapatmak
Bir araştırma Türk kadınının bel çevresi kalınlığının dünya ortalamasının çok üzerinde olduğunu ortaya koydu. Hani hanımlarımız (kabul günleri sağolsun) biraz göbekli. Ayrıca özellikle doğuya gittikçe vücuttaki kıl-tüy yoğunluğu artıyor. Bioder’in başarısının nedenlerinden biri bu; araştırma raporlarından biliyorum. Ve yine bir başka araştırma sonucu gösteriyor ki belli yaşın üzerindeki kadınlarmızda kemik erimesi sorunu var. Ya da Türk kadınının kemik yoğunluğu düşük. Bu da örtünme nedeniyle güneş görememekten olabilir. Yani ortalama kadınımız yaşlandıkça kısalıyor ve (af buyurun) görsel cazibe kaybı yaşıyor. Şimdi örtünüp kapanmanın nedenleri arasında inanç ve toplumsal baskı dışında böyle bir kişisel rahatlama/gizlenme güdüsü de etken olabilir mi diye aklıma geldi ilk elde.
Güzel görünme stresi
Yine bir başka batı kaynaklı araştırma da modern kadınların evden çıkmadan önceki hazırlıklarının ortalama 35 dakika sürdüğünü ortaya koydu. Bu nasıl bir stres ve zaman kaybıdır? Acaba örtünüp çıkan kadınlarımız bütün bunların getirdiği yüklerden de kurtardığı için kapalılığa daha sıcak bakıyor olabilirler mi? Düşünsenize, kendini beğendirme stresi yok. Yeme-içme serbest. Örtün ve çık! Bu düşünceyle bir süredir örtünen kadınları daha yakından incelemeye başladım. Kapanma oranıyla gizlenme isteği/gereği arasında ciddi bir korelasyon olduğunu düşünüyorum. Araştırılabilir.
Çarşafın Altı
Bu kış trenle Eskişehir’den geliyordum. Tam çaprazımdaki ikili koltuğa kara çarşaflı bir kadın, kocası ve çocukları oturdu. Başını örten kadınlara karşı hiç bir ayırımcılığım yoktur ama bu kara çarşaflılardan biraz rahatsız olurum ne yalan söyleyim. Herneyse, dikkatli bakıldığında son derece sıcak bir aileydi. 35 yaşlarındaki baba yol boyu çocuğuyla ilgilendi, oynadı. Aralarındaki muhabbet de iyiydi. Adam tek başına yola çıkmış olup da yanıma otursa sıkı bir muhabbet çıkabilir ama yanında kara çarşaflı olunca tamamen izole durumdalar. Şimdi onlarla olan muhabbetin nasıl olması gerektiği konusuna girmeden bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Dışarıda hava sıfırın altında, içeride ise 22-24 derece. Ve ben yaklaşık iki saat sonra farkettim ki kadın dışarıdan geldiği gibi oturuyor. Yani dört saat boyunca üstünden/içinden bir şey çıkarmadı. Ya trene göre giyindi ve dışarıda donuyordu ya da kadının içinde kalın birşeyler vardı ve trende geçen saatler boyunca pişti gariban.
Tabii ki kendi tercihi ama benim dikkatimi çeken bu kadının yaşadığı sıkıntı üzerine muhtemelen hiçbirimizin kafa yormamış olduğu gerçeği. İletişimciler, sosyologlar, siyasetçiler yukarıdakine benzer soruları pek sormuyorlar. Varsa özür dilerim ve araştırmalarından bir kopya edinmek isterim. Bu yazıyı kaleme aldığım günlerde yaşanan aşırı sıcaklarda pardesülü-türbanlı kadınları gözledim; çok rahatsızdılar. Ve “ onlarda örtünmesinler kardeşim” bu sorunun cevabı değil. Bir adım ileri götürmemiz lazım.
Sonuç olarak o insanların öncelikle insan olduklarını, yani üşüyebileceklerini, etrafa verdikleri görüntü konusunda kaygıları olabileceğini düşünmeyip hemen dışlıyoruz. Sonra onlar da (insan olarak) tepki gösterdiğinde şeriat geliyor diye panikliyoruz. Bu insanların çoğu sadece kişisel (veya toplumsal) kararlarına, kendilerine saygı istiyorlar. Çoğunun talebi şeriat değil.
Mozaik mi mermer mi?
Son olarak bir de tarih sorusu; Anadolu’daki gayrimüslimler tehcir-mübadele ile gitmeseydi bugün Anadolu kadını kendini bu derece “örtünmek zorunda” hisseder miydi? Böylesine tutucu bir ortam, toplumsal baskı oluşur muydu üzerlerinde? Yüz küsur sene önce Anadolu’da bir Türk-sunni profil oluşturma hedefiyle yola çıkılıp doku bozulmasaydı bugün bunu tartışıyor olur muyduk? Ya da 12 Eylül yönetimi solu bitirmek adına dini bu kadar öne çıkarmasaydı?
Bu ve benzeri konulara girdiğim yeni kitabım “Başka Akmerkez Yok” kitapçılarda.