Öğretmenlerim İş hayatındaki öğretmenlerimizin, ustalarımızın kıymetini daha çok idrak ediyorum gün geçtikçe. Okul öğretmenlerimize “default” olarak müteşekkirizdir ama ustalarımızı onurlandırma işi genelde cenazelerinde yapılır. Bu ay, mesleki gelişimimi anlamlı ölçüde etkilemiş kişilerin listesini paylaşıyorum. Aralarından sadece Attila Öğüd’ü kaybettik. (Allah uzun ömürler versin) Diğerleri henüz hayattayken kendilerini burada anıp alenen
DOKUZ TÜR MARKA İLİŞKİSİ Altta kalanın canı çıksın Marka Mimarisi (Brand Architecture) bizim mesleğin son yıllardaki en verimli kolu. Şirketler yeni ürünler çıkarıp yeni alanlara girdikçe, başka şirketler aldıkça veya işbirliklerine gittikçe ellerindeki marka ve alt marka sayısı çığ gibi büyüyor ve o karmaşayı çözmek giderek bir uzmanlık haline geliyor.
“Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun?” Ali Taran’ın geçen ay sorduğum soruları cevaplamasını beklemiyordum. Aksi yönde küçük bir umudum olsa da sonuçta yanılmadığımı görmenin de artıları var. Olabildiğince az yanılmak bir danışman için önemlidir. Kendisiyle tanışmıyoruz ancak ortak tanıdıklarımız sayesinde kişiliği hakkında oldukça net bir fikir sahibiyim. Bu yazımda, çoğunlukla
Soru: 400 kiloluk goril nerede oturur? Cevap: Nerede isterse Marka konumlandırma, hedef kitlenin beyninde bir yer sahiplenmek ve mümkünse oradan çıkmamaktır. Standart bir reçetesi yoktur. Ne yapacağımıza pazar ve rekabet durumuna göre karar veririz. Öncüsü olduğumuz bir pazar ile beşinci girdiğimiz bir pazarda aynı şekilde davranamayız. Aşağıda farklı durumlar için
Kasket İkinci Dünya Savaşı sonrasında sosyalizm dünyaya yayılırken, Türkiye’de de TİP meclise 15 milletvekili sokuverince egemenler panik olur. Genetik olarak ticarete, dolayısıyla kapitalizme yatkın durmayan Türk halkının sosyalizm rüyasından etkilenmemesi için kullanılacak argümanlar haliyle “ekonomik” değildir. Din ve namus öne çıkar ve muhteşem bir efsane yaratılır: Sosyalizm de herşey ortak
Danışmanlar, gurular hayatı karmaşıklaştırmayı severler. Ancak onlar sofistike teoriler üretip duruken öbür yanda hayat olanca sadeliğiyle akar ve işin basitliğini kavramış az sayıda iletişimci hedefi onikiden vurmaya devam eder. Bu yazıda hayatın basit gerçeklerini ve bunların pazarlama dünyasını nasıl etkilediğini anlatmaya çalışacağım 1.Seçme Özgürlüğü: İniş ve çıkışlarla dolu insanlık tarihinde
Ali Taran bir kaç ay önce Marketing Türkiye’ye konuştu. Geçenlerde Cannes jüri üyeliğine seçildiğini duyduk. Aynı günlerde Milliyet’te Fatoş Karahasan’a görüş bildirdi. Umarız Kristal Elma’ya da tekrar katılmaya başlar. Kendisinin “aramıza dönmesi” sevindirici ama ben son dönemde verdiği demeçlerden kafamdaki soruların neredeyse hiçbirinin cevabını alamadım. Çok karmaşık mesajları basit cümlelerle
On yıl filan önce seminerlerde kullanmak üzere böyle bir model hazırlamıştım. Hatta sonrasında bunu temel, gövde, çatı gibi parçalara ayırarak bir ev analojisi yaratmıştım. Ne yalan söyleyim, ilham kaynağım da yabancı bir dergide okuduğum “17 basamaklı” benzer bir model idi. Sonra bunları kullanmayı bıraktım ve giderek tamamen unuttum. Geçenlerde yeni
Pazarlama Guru’su olabilmek için ne gerekir? Güney Fransa sahillerinde gezerken plajdaki bikinilileri bırakıp yüzünüzü dağlara ve otlayan ineklere dönüp mor ineklerle ilgili teoriler üretebilecek karakterde olmak gerekir. Reklam eleştirmeni olmak için? Cannes plajlarında ronta yatmak yeterlidir. Cannes plajlarında iki hafta daha yatarsanız sinema eleştirileri de yazabilirsiniz. Korumacılık döneminde Türkiye’ de
Ülkemiz reklam sektörünün geçmişi ve geleceği hakkında yorum yaparken başlıktaki kuşak hikayesini çok kullanırım. Sağda solda parça buçuk dile getirdiğim bu özgün teorimi (isimde esinlenme olduğunu kabul etmeliyim) aşağıda net bir şekilde ifade etmek istedim: Girizgah: Reklamcılık yaratıcılık işidir. O yüzden sektörü, şirketleri anlamaya ve anlatmaya çalışırken yaratıcıları referans almak