İsmiyle Müsemma Güven adının danışmanlığa uygunluğunu bir şans olarak görmüşümdür hep. Borça da özgün bir soyadı. Teşekkürler dede. Ali Şahin ya da Mehmet Öztürk olarak ayrışmak/akılda kalmak biraz daha zor olurdu sanırım. Ayrıca uçağa binerken elime tutuşturdukları kartta da “BORCA GUVEN” yazması beni hep güldürür çünkü hayatımın büyük bölümü borç
Türkiye’nin ilk Pazarlama Bölümü sayılabilecek yapıyı altmışların sonunda Unilever kurdu. Yetmişlerde bir kaç şirkette daha “gizli örgüt” statüsünde icra edilen “marketing” fonksiyonu o şirketlere piyasada rekabetçi avantaj sağladı ama bu durum çoğu rakibinin dikkatini dahi çekmedi. Aslında o dönemde bir fabrika kurabilen herkes zaten malını sattığı için ihtiyaç duyulmuyordu. Yetmişlerde
Yerel Medya Dizimizin başlarında reklam sektörünün Anadolu’dan büyüyeceğini tahmin etmiş (aslında bu bir tahminden ziyade istek), sonra da “ben reklamcı olsaydım bu gelişmeye yatırım yapardım” demiştim. Bekara karı boşamak kolay ya! O yazının esas hedefi Anadolu’da başarı kazanan reklam ajansları, eleştirdiğim konuysa bunların biraz palazlanınca İstanbul sevdasına kapılmalarıydı. Halbuki yerlerinde
Siyasette Yeni Açılımlar Beklenmeli Ülkede muhafazakarlık yükselişte. Başını örten oranı da, oruç tutan oranı da artıyor. Ancak Tarhan Erdem’in son araştırmasında da görüldüğü gibi ortada şeriat hukuku isteyen yok. Daha doğrusu, memleketteki her türlü radikallerin oranı %10’u geçmiyor ki bu da kabaca evrensel bir ortalamadır. Bu yükseliş dünden bugüne olmadı
Bir sonraki büyük dalga ne? Geçmişte pazarlama disiplininin gelişimiyle modern tıbbın gelişimi arasında paralellik kuran denemelerim olmuştu. Modern tıp ile modern pazarlamanın tıkandığı noktaların benzerliği bende bunların ortak paydasında bir problem olduğu fikrini uyandırıyor nedense. Örneğin marka iletişimi konusunda da kanserle tedavide olduğu gibi uzun süredir temel bir sıçrama/devrim olmadığını
Başarının Yeni Tarifi Seksenlerin ortasında kariyerine başlayan bizlerin neredeyse endüstri standardı haline gelmiş basit bir kriteri vardı; “üç sene aynı yerde sayıyorsan bir problem var demektir”. Yani askeriyede olduğu gibi bir kaç yılda bir terfi almak normaldi. Alamazsan kariyerin iyiye gitmiyor demekti. Muhtemelen bir ihmal veya başarısızlık söz konusu idi.
Her türden ve boydan yazar, en büyük tatmini “ben söylemiştim” dediğinde yaşar. Ben de zaman zaman geleceğe yönelik tahminlerde bulunup sonra da bunlar çıkınca aynı tatmini yaşayan biri olarak mutlu azınlığa dahil olduğumu itiraf etmekte sakınca görmem. Çıkmazsa da kimseye hesap sormuyorlar merak etmeyin. İşte yine bir kaç ay sürecek
Yirminci yılında Kristal Elma’yı hak ettiği yere getirecek, her yıl dozu artan itirazları ihmal edilebilir seviyeye düşürecek sistemi kurup işletecek birikimi kendimde/ekibimde gördüğüm ve bunu bir anlamda milli görev gibi de düşündüğüm için Reklamcılar Derneği’ne ve sektöre aşağıdaki açık teklifi sunmayı uygun buldum: Kristal Elma Neden Önemli? Bazı reklamcı dostlar
Uzun Vadeli Kötümser Senaryo Küresel ısınma dünyayı yaşanmaz hale getirir. Büyük göçler, su savaşları yaşanır. Dünya nüfusu geriler, ekonomiler çöker ve pazarlama diye bir şey kalmaz. Uzun Vadeli İyimser Senaryo Küresel ısınma dünyayı yaşanmaz hale getirir. Büyük göçler, su savaşları yaşanır. Ekonomiler geriler. Gelir düzeyi yüksek azınlıklara mal satmak zorlaşır
Facts&Feelings Ailemde başını örten kadın yok Ancak ülkedeki yetişkin kadınların %60-70’inin başını örttüğünü biliyorum Şahsen kimsenin örtünmediği bir ülkede yaşamayı tercih ederim Ancak bunun için yapılacak en ufak zorlamayı insanlık dışı bulurum Türkiye’den gitmeyi ise aklımın ucundan dahi geçirmem Türbanın siyasi simge olduğu görüşünde değilim Ancak gerilimin artmasıyla simgeleşme motivasyonunun