Yönetim Sporla, özellikle de futbolla ilgili tartışmalarda mutabık kalınan şeylerin başında yöneticilerin yetersizliği geliyor. Filozoflar farklı düşünüyor olabilir ama biz pazarlamacılar biliriz ki her kes aynı şeyi söylüyorsa “doğrudur”. Çünkü “algılar gerçektir”. Dizimizin bu bölümünde spor kulüplerimizin yönetim meselelerini iş dünyasının diğer alanlarından aldığımız örneklerle kıyaslayarak değerlendirmek istiyorum. Yeni Ürün
Müşteri Tatminsizliği Garanti Avrupa’da ciro ve etkinlik olarak beşincilikle onunculuk arasında yere sahip bir futbol ligimiz var. Buradan bir miktar para kazanılıyor ve işin aktörleri tarafından paylaşılıyor. Nasıl paylaşıldığı öncelikli konum değil, daha çok geliri artırmakla ilgiliyim. Bu liglerde her sene birileri şampiyon oluyor, birileri küme düşüyor. Bu yolda
Yeni Dizi Pazarlama disiplini tüm dünyada spora büyük katkı sağladı. Markalarla spor dalları ve sporcular arasındaki doğru eşleşmeleri yaparak dev bir endüstri yarattı. Eski “olimpiyat ruhu” biraz zarar gördü belki ama dünyada paranın bu kadar bollaşmasının “yozlaştırmadığı” bir alan kaldı mı zaten? Doktorlardan sanatçılara, şirket yöneticilerinden resmi görevlilere herkes biraz
İş Fırsatları Türkiye temizlik ve kozmetik sektörüne pazarlama disiplini seksenlerin sonunda girdi. Gıdaya ve bireysel bankacılığa çöreklenmemiz doksanlarda, beyaz eşya, tüketici elektroniği, bilişim, telekomünikasyon ve otomotiv gibi diğer tüketim alanlarına yayılmamız ise iki binlerin başında gerçekleşti. Hazır giyim ve tekstilde henüz kendimizi gösteremedik. Diğer alanlarda da farklı gelişmişlik seviyeleri söz
En güzel filmi sen çektin, en güzel ritmi sen buldun. En güzel de sen ağlarsın. Dizimizin başlarında Atatürk ile ilgili olarak “ben resmi ideoloji tarafından putlaştırılan süper kahramandan ziyade bu özverili vatanseveri, duygusal insanı seviyor ve sayıyorum” demiştim. Bunları yazarken Can Dündar’ın “insan Atatürk” vurgulu bir belgesel çektiğini bilmiyordum ama
Alemin Kralı Hayatta bazı liderler vardır ki doğuştan gelen özellikleri, iradeleri, doğru kararları ve cesaretleriyle kendi başlarına olağan üstü işler yaparlar. Ya da yaşanan büyük olaylarda çok önemli (significant) katkıları vardır. Bu pozisyonun sembol ismi kuşkusuz Atatürk. Kaldı ki resmi tarih dönemin diğer aktörlerinin payını, kurtuluş savaşında meclisin rolünü vb.
Kişisel Marka Gücünin “İş”e Yansıması İş adamlarına yönelik marka araştırmaları gösteriyor ki rahmetli Sakıp Sabancı’nın yeri hala doldurulamıyor. Bence uzun süre de doldurulamayacak. Televizyon haberlerinde de, yeni yüzler görmek yerine eski “muhabirlerin” göreve çağırıldığına şahit oluyoruz. Muhtemelen kanalın yazdığı haber metinlerinin inandırıcılığı kalmadı; kişilerin itibarına sarılıyorlar. Dizimizin bu bölümünde marka
İkinci Kariyer Yaşıyor Ömrüm Dizimizin ilk bölümünde, popüler kültüre yönelik üretim yapan sanatçıların parlak dönemlerinin genelde hayat boyu sürmediğine işaret etmiştik. Adı üstünde POP; biri gidip biri gelecek. Tabi bir de yükseliş dönemindeki zorlukların getirdiği yaratıcı enerjinin azalıp, doyum döneminde üretimin tıkanması gerçeği var. İnsan hamuru, rahat gevşetiyor. İşte
Dürüst Olalım; Şöhreti Severiz Borges’in “Moments” şiiri internet öncesi dönemin sirkülasyon şampiyonu metinlerden biridir herhalde. Bendeki kopya en az beşinci kez fakslanmış izlenimi veren silik bir dokümandı. Bir kaç yıl ajandamda taşıdım. Sonra büyüdüm ve üzerimdeki etkisi azaldı. Borges, bahsi geçen manzumede “şimdiki aklım olsaydı daha fazla gezer-tozar, kafayı bir
Kaldırma Gücü Deneyimli bir siyasi danışman arkadaşımla zaman zaman siyasetteki konumlandırma ve marka başarıları veya başarısızlıkları üzerine tartışırız. O tartışmalarda tam uzlaşamadığımız hususlardan biri de bahsi geçen ünlü kişinin o pozisyonu taşıyabilme (kaldırma) gücüdür. Danışman arkadaşım olayları daha çok çevre, olaylar, siyasi duruş vb dış faktörlerle açıklama eğilimindedir. Ben ise