Futbolumuzun mevcut halinden memnun olmadığımı değişik ortamlarda ifade edip duruyorum. Ligin bir hedefinin ve stratejisinin olmaması, kulüplerin yönetim zaafları, İstanbul merkezliliğin getirdiği kısırlık, altyapıdan adam yetiştirmek yerine yurt dışına ciddi paraların akıtılması, hakemlik müessesesinin bitirilmesi, pazarlama odaklı bakış eksikliği genel hoşnutsuzluk konularım. Esas itibariyle Türk futbolunda anlamlı bir marka yönetimi
İki binlerin yıldız markası Starbucks’un yaşadığı erken sıkıntılar, pazarlama dünyasının önemli tartışma konularından biri oldu son dönemlerde. Muhtelif görüşler dile getirildi. Yine geçen hafta bir ekonomi dergisi, ABBATE markasının “heder edilişinin” öyküsünü kapaktan inceledi. Yönetim hataları ve politikayla bağlantılı konular öne çıkıyordu. TOYOTA’daki sıkıntılar da Economist’e kapak oldu çok yakında.
SORULAR: 1- Sektörde personel transferlerine çok sık rastlıyoruz. Siz ise “çekirdekten” yetiştirmeye odaklı bir yönetim politikası izliyorsunuz, neden? Bu zor yol benim öncelikli tercihim değil, piyasanın dayatması. Markam’ı kurduktan sonra doğal olarak “kolay” yolu seçtim ve sektör deneyimli profesyonellerle tam zamanlı veya proje bazlı işbirlikleri kurarak ilerlemek istedim. Emel
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na adaylığımı burada alenen deklare ediyorum. Aday listesine baktım ve benden iyisini bulamayacaklarına karar verdim. Neden mi? İşte sebepleri: Yıllardır Türk sanayicisine hizmet veriyorum. Ülke sanayicisinin ve iş aleminin sorunlarını benden iyi kimse bilemez. Kırk yıllık sanayicilerin giderek sanal sektörlere kaydığı günümüzde gerçek “sanayiciyi” çoğundan daha iyi
“Reklama verdiğim paranın yarısı boşa gidiyor ama hangi yarısı olduğunu bilmiyorum” veciz lafı sektörümüze yönelik ilk güvensizlik ifadesi olabilir. Yetmişlerde “positioning” kavramını hayatımıza sokan gurular da iddialarını “iletişim bombardımanı/sağanağı” terimleriyle ve çarpıcı rakamlarla desteklediler. Son yıllarda ise reklamların çoğunun bir işe yaramadığını iddia eden yazı ve kitapların sayısı geometrik olarak
Pazarlamanın satıştan farklı bir şey olduğunu Türkiye iş dünyası seksenlerin sonunda anlamaya başladı. P&G’nin memlekete gelişi milattır. Doksanlarda “Brand Management” bir meslek olarak duyuldu, iki binlerde oturdu. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de işin öncü sektörü dayanıksız tüketim (FMCG) idi. Bunu dayanıklı tüketim ürünleri, teknoloji, bankacılık ve diğer hizmetler takip
Oyun Alanı Geçen ay Spor Marka dizimizi tamamladığımızı ifade etmiştim. Ancak o yazıyı teslim ettiğim 20 Temmuz tarihinde Galatasaray mor formayı lanse etmemiş, lig de başlamamıştı. Forma mevzuunu bu ay dergi de işlediği için, spor ile devam edelim. Formalar için ben de görüş bildirdim ama arkadaşların beklentisini karşıladığımı zannetmiyorum. Çünkü
Bu sene de hakem tartışmaya devam… Real Madrid son yıllarda pek parlak bir sportif başarı gösteremese de gelirini sürekli artırıyor. Bildiğimiz kadarıyla tarihi hezimetler sonrasında antrenman basıp futbolcuya küfreden de olmadı. Tam tersine, 80 bin kişilik stat her maçta doluyor ve taraftarlar kulübe para akıtmaya devam ediyor. 2008 geliri 366
Yeni Pazar Yaratmak Yaşanan kriz sonrasında dünyada ve Türkiye’de çok şeyin değişeceğini tahmin ediyorum. Ülkemizdeki en önemli zihniyet değişimi de sanırım sanayinin istihdam kabiliyetinin limitine dayandığımızı gördüğümüzde yaşanacak. Kabaca “fabrika kuralım-iş yaratalım” şeklinde özetlenebilecek ve memleketin son elli senesine ağırlığını koymuş sanayileşme zihniyeti sarsılacak. Çünkü yirminci yüzyılda hızla endüstrileşen dünya
TÜRK FUTBOL MARKALARI KONUMLANDIRMA TABLOSU Sevabına böyle bir tabloya başladım bu ay. Bir kısmı mevcut durum, bir kısmı (bence) olması gereken. Belki bir gün birileri bu işten ekmek yer. Biz emekli olana kadar futbol takımlarımız bu noktaya gelmesi zor görünüyor. Beşiktaş Fenerbahçe Galatasaray Trabzonspor Temel Konumlandırma Kolej /Arabacı