On yılı profesyonel, yirmi yılı danışman olmak üzere otuz yıldır marka yönetimi üzerine çalışıyorum. Bu topraklardan dünya markası çıkar mı? adlı kitabım basılalı da on beş yıl oldu. Marka Danışmanları ve Yöneticileri Derneği başkanıyım. Değişik ortamlarda markanın önemini anlatmaya çalışıyor, bazen heyecanlanıyor, bazen hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Şirketlerimizin global başarılarını görünce
Türkiye’nin daha zengin, daha demokratik ve daha güçlü bir ülke olması için kafa patlatan çok kişi var. Sadece okuyanlar, yazıp çizenler değil, sokaktaki insan da dünyada daha aktif, bölgesine hakim güçlü bir Türkiye hayalleri kuruyor. Statlarında “Avrupa Avrupa duy sesimizi” benzeri tezahüratlarda bulunulan kaç ülke vardır dünyada? Osmanlı’nın torunları istiyor
Seksenli yıllarda esen liberal rüzgarlarla KİT’lerin verimsizliği, özel sektörün enerjisi ve rekabetin güzelliği konularında eğitildik. Sonra da bunlar hayatımız girdi ve ülkemiz dünyaya açıldı, özelleştirmeler yaşandı, her alanda rekabet arttı. İhracat, sanayileşme ve kentleşme neticesinde milli gelir de arttı. Dolayısıyla 1980-2010 arasındaki ekonomik politikaları pek sorgulanmadı. Ancak son dönemde bir
Bizim kendimize has bir evde yaşam kültürümüz, güzel geleneklerimiz var ancak eve dair ürettiğimiz ürünler genelde Batı kaynaklı. Banyodan mutfağa, perdeden dolaplara neredeyse her şey dışarıda düşünülmüş. Kendimize, kültürümüze dair değerleri ürünleştirme ve markalaştırmada zayıfız. Ev terminolojimiz bile çok Fransız. Üstüne, Türkiye seramik, tekstil ve inşaat sektörlerinde dünya çapında rekabetçi
Bitcoin vb öncü kripto paralara ne olacağını bilmiyorum ama blockchain teknolojisinin para “basmanın” özelleşmesi yolunda geri dönülmez bir aşamayı temsil ettiğini düşünüyorum. Son zamanların popüler konusu kripto paralarla ilgili değişik görüşler var ve sadece kişilerin değil, devletlerin de kafası karışık. ABD ve Japonya bunu varlık olarak görüp vergisini alıyor. İngiltere
Atatürk ve arkadaşları ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesine taşımak için çok değerli devrimler yaptı. Alfabe, takvim, ölçüm sistemi başarıyla değişti. Eğitim, kentleşme, sanayi altyapısını imkanlar ölçüsünde iyi kurguladılar ve oradan çağdaş dünyaya daha uyumlu yeni Türkiye doğdu. Kültürel konularda da batıya yaklaşma yolunda destekler verildi. Çok sesli klasik müzik, yerel tiyatro
Beton yol konusu 2008 yılında gündemime girdi. Malum, kriz ortamı ve çimento sektörü içeride ve dışarıda yeni pazarlar arıyor. Beton yol da alternatiflerden biri. Öğrendiklerim beni çok şaşırtmıştı çünkü o güne kadar dünyada yollar asfalttan yapılır sanıyordum. Halbuki ABD gibi bir çok gelişmiş ülkede yolların dörtte biri, bazı Avrupa ülkelerinde
Bizim zamanımızda doktorluk popülerdi. En yüksek puan alanlar genelde tıp fakültelerini tercih ederdi. 1979’da ODTÜ Endüstri Mühendisliğini kazandığımı duyan birçok tanıdığım “eee senin puanın Cerrahpaşa’ya yetiyormuş” diye şaşırmıştı. Bu tercihler uzun yıllar böyle gitti ve ülkemizde tıbbi birikim oldukça iyi bir yere geldi. Gerçekten de şu an ülkemiz doktorları (ve