Son günlerde evden katıldığım birçok toplantıda ve izlediğim programlarda konuşmacılar, uzmanlar Türkiye için kabaca iki senaryo yazdılar; Birincisi iyimser senaryo ki Mayıs ayından sonra vaka sayısında gerileme ve sonbaharda görece normalleşme öngörüyor. Diğeri ise sonbaharda ikinci çıkış ve 2021’e sarkan bir pandemi. Daha birçok ara senaryo var ve hepsinin mimarlarının
Markalaşma tarih boyunca nereden nereye geldi ve daha da önemlisi nerelere gidecek? Bana sorarsanız daha adil ve yaşanabilir bir dünya için markalar gelecekte ciddi ve samimi çaba göstermek zorunda kalacak çünkü tüketici bunu öncelikle talep edecek. Bu görüşlerim World Marketing Summit 2019 dergisinde yayınlandı. Dergi sadece basılı olarak dağıtıldığı için
Bir kaç sene önce Google’da “Halil Hilmi İpek” ismini arattım, hiçbir kayda rastlanmadı. Benim ve bir çok arkadaşımın hayatını değiştiren, yönlendiren, değer katan o müstesna insan çoğumuzun kalbinde yaşıyordu ama dijital tarihe (henüz) geçmemişti. Buradan kendime görev çıkardım. Eğer bir vakit “Halil Hilmi İpek” diye arattığımda, cumhuriyetin kıymetli öğretmenlerinden biri
2008 krizi sonrası yayınlanan İleri Dönüşüm Kutusu başlıklı kitabım pek satmadı. Belki zamanı gelmemişti, belki de zırvalamıştık. Bilmiyorum ama geçen on yılda yaşananlar, kitaptaki tezlerin doğruluğunu giderek teyit ediyor. Ben de arada hatırlatıyorum neler dediğimizi. Krizin sebebini arkadaşım ve kanaat önderim Cemalettin Nuri Taşcı 2009 başında şu şekilde özetlemişti.
Şirketlerde yöneticilerin, finansçıların, yatırımcıların kullandığı çok sayıda mali tablo üretilir. Bunlar arasında en temel üç tablo öncelik sırasına göre şunlardır: Kâr-zarar (P&L) Satış Geliri – Maliyet/Masraf = Kâr Bilanço (Balance Sheet) Aktif = Pasif (+özkaynak) Nakit akış (Cash Flow) Faaliyet + Yatırım + Finans Yani bize kurumsal iş dünyasında öğretilen
Dünyanın merkezinde, tarımın, kültürün geliştiği bu coğrafyada yüzyıllarca hüküm sürmüş Osmanlı’nın ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin fazla büyümemesi küresel egemenlerin tercihi hiç kuşkusuz. Ülkemizi ve Orta Doğu’yu küçük devletçiklere bölmek için yapılanlar da gayet net. Ancak ekonomi alanında kafalar karışık. Çünkü orada siyasi popülizm devreye giriyor ve emperyalizmin denetiminde yapılan sıradan
Pazarlama Nasıl Yapılır? Değerli dostum ve meslektaşım Temel Aksoy’un Efsaneler ve Gerçekler başlıklı kitabını büyük bir heyecanla okumaya başladım ancak sonrasında araya özel/iş başka konular girdi malum ve bitirip bu yazıyı yazmam uzadı. Pazarlama camiamız için çok yararlı, okunması ve tartışılması gereken değerli bir kitap öncelikle. Kimilerinin zannettiği gibi bir
Şu sıralar eski yazıların güncelleşmiş tekrarlarına ağırlık verdim çünkü memlekette bazı şeyler bir türlü değişmiyor ve bu ortamda dijitalden, nörodan, mobilden bahsetmek bana garip geliyor. Koşmaya niyeti olmayan insanlara son teknoloji ayakkabıları versen ne olacak? Hatırlamayanlar için başlıktaki tezimi şöyle özetlemek isterim; Cihan imparatorluğu Osmanlı, petrol başta olmak üzere malum
Bu tabloyu 2012 yılında öğrencilerimle yaptık. Sonrasında defalarca tartıştık ve arada güncelledik. Ancak çok da savunmuyorum çünkü bir araştırmaya dayanmıyor. Sadece böyle bir şey yapın diye yol göstermeye çalışıyoruz. Ama aradan geçen sürede hep bir futbol takımının benzeri bir tabloyu sağlam bir taratfar araştırmasına dayanarak yapmasını bekledim. Yapmadılar. Geçen sürede
Ürün odaklı fabrika sever Türk sanayicisinin iş modeli şöyledir; Yurt içinde veya dışında gördüğün bir ürünü aynen kopyala, piyasadaki genel kabule uygun bir isim koy ve üret. Her ilde iyi bayiler bul ve pazarlamayı onlara teslim et. Duruma göre reklam çek. Duruma göre fiyat kır. Sonra yeni ürünler çıkar. Sonra?