Dış ticaret dizimizin son bölümünde, muhtemelen dünyada yatırım fırsatları adına en çok tartışılan bölgelerden biri olan Afrika’yı inceleyeceğiz. Gerçekten de buradaki fırsatları görmek, doğru yerde doğru işleri yapabilmek ve para batırmadan işi sürdürmek hiç kolay değil. Çin’in Afrika’da gaza basmasının bir nedeni de o zorluklar ve aynı koşullar bize de fırsatlar sunuyor olabilir.
Afrika neden zor? Belirsizlikleri ve istikrarsızlığı yüzünden. O yüzden Avrupa ve Amerika’nın kurumsal şirketleri korkuyor. Batıda yapılan muhtelif endekslerde puanları hep düşük çıkıyor ve daha da önemlisi istikrarlı bir yükseliş trendi yok, inişli çıkışlı. Güven çok düşük, özellikle de hükümetlere. Onun dışında terörden hastalıklara, göç riskinden politik belirsizliklere kadar bir sürü caydırıcı sebep var.
Büyük kurumsal şirketlerin CEO’ları bu riskleri yüklenmekte isteksiz davranabilir haklı olarak ama Çin, bu bölgeye sadece ticari açıdan bakmıyor. Tam tersine, burada kurmaya çalıştıkları oyun, küresel güç ve hakimiyet hesaplarıyla bağlantılı. O yüzden bazı ülkelerde başarısız olmaları, bir miktar para batırmaları çok da dertleri değil. İşin tarihi kökenleri de var. Çinli kaşifler Afrika’ya 15.yüzyılda, Amerika’nın keşfinden önce gelmişler. Ayrıca Mao döneminde anti emperyalist, anti sömürgeci politikaların hayat bulabilmesi adına burada çalışmalar yaptılar. O yüzden Çin Afrika’da var olmak için ölümüne oynuyor, oynayacak. Batının endeksleri filan umurunda değil. Ayrıca küresel anlamda inovatif, teknoloji lideri bir ülke olmayan Çin gidip Avrupa’da, Amerika’da hakimiyet kuracak değil bu saatten sonra.
Haliyle burada Türkiye için de fırsatlar görünüyor çünkü biz de katma değeri düşük standart ürünler üretiyoruz. Avrupa’da mağazalar zinciri kurulmaz artık ama Afrika’da kurarız. Ayrıca Türk iş insanı da zor koşulları sever, böyle yerlerde gerekli uyumu ve esnekliği sağlayarak yol alabilir. Sovyetler dağıldıktan sonra Laleli’den başlayan bavul ticareti giderek büyük hacimlere ulaştı ve batılıların kurumsal muhatap bulamayıp çekindiği dönemde büyük işler yaptık. Sonrasında bizimkiler orada sağlıklı, sürdürülebilir yapılar kuramadılar, markalar inşa edemediler ve çoğu taca çıktı. Ama aradan çok zaman geçti. Artık Afrika’ya yatırım yapan şirketlerimizin buralarda kalıcı olmak adına daha sağlam adımlar atacağını tahmin ediyorum. Örneğin Irak. Bizimkiler zor zamanda gidip orada iyi ticari ilişkiler kurdular ama bu sefer kalıcı olacak bence.
Afrika’nın en büyük iki ekonomisi Güney Afrika Cumhuriyeti v e Nijerya. Ticaret daha öngörülebilir. Onlar dışındaki sahra altı ülkeleri için genelleme yapmak zor. Hepsinin artıları eksileri var. Bir referans olarak “Barclays Africa Trade Index” vb araştırmalar incelenebilir. Buradan farklı sektörler ve şirketler için farklı öncelikler çıkacaktır.
Kuzey Afrika ise zor. Libya, zamanında çok önemli bir ticari ortağımız olsa da ilişki tamamen politik idi. Hiçbir zaman bir müşterime Libya’da pazarlama aktivitesi yapmayı önermedim çünkü orada müşteriyi, tüketiciyi ikna etmenin filan bir kıymeti yoktu. Dinamikler farklı ve her şey riskli idi. Kaddafi’den sonra da olanlar oldu zaten. Mısır da politik riskler içeriyor ama hem pazarın cazibesi, hem de iş kültürü farklı. O yüzden, ilgiyi ve yatırımı hak eden bir piyasa olduğunu düşünüyorum. Cezayir’in bize benzer yanları var. Büyük bir Müslüman nüfus ve ticarete hakim “beyaz” Cezayirliler var. Oradaki dinamikleri anlamakta zorlanmıyoruz ama sıkıntı, bu ülkenin her anlamda Fransa etkisinde olması. O yüzden bizim şirketlerin işi kolay değil. Fas, Tunus da öyle ve zaten küçük ekonomiler.
Afrika’nın geleneksel ihraç ürünlerimizden ziyade altyapı, inşaat, taahhüt, çimento şirketlerinin radarına girmesini bekliyorum çünkü hem oralarda ciddi altyapı yatırımları söz konusu, hem de Türkiye’de bu işler doyuma ulaştı. Çimento sektörü 2002-2008 arası iyi bir dönem geçirdikten sonra 2009 yılında yurt dışı arayışlarına başlamıştı. Neyse ki o kriz teğet geçti ve sonrasında bir altın dönem yaşadılar. Ancak 2018’de tekrar başlayacak olan sıkışma kolay geçmeyecek çünkü işin küresel durumlarla bir ilgisi yok. İç piyasada gereğinden çok fazla bina ve altyapı inşa edildi. İşin faizle filan ilgisi de yok, aşırı arz fazlası var ve durum sürdürülebilir değil. O yüzden bazı sektörlerimizin Afrika’ya açılım politikaları ülkemiz için de hayati önemde. Birileri büyük resme bakmalı yani. Bizden bu kadar.