Geçen hafta Rusya ile başlayan dış ticaret serimize Asya ülkeleri ile devam ediyoruz. Çin’den sonra Asya’nın en fazla ithalat yapan iki ülkesi Kore ve Japonya’ya yönelik hiç pazarlama faaliyetinde bulunmadığım için onları pas geçeceğim ama kalite standartları, kuralları ile zor piyasalar olduğunu duyuyorum. Muhtemelen bu nedenle, ihracat rakamlarımız da düşük zaten.
Asya denince ilk akla gelen Çin tabii ki. Bu dev ülkeyle olan ticaretimiz fena değil ama artmalı kesinlikle. Artacak da bana sorarsanız. O yüzden karşılıklı olarak birbirimizi anlama konusunda daha samimi çabalar göstermeliyiz. Çin’den ürün alma, orada üretim yapma konularında deneyimliyiz ancak ihracat, özellikle de nitelikli ihracat konusunda henüz işin başındayız. Şunu net olarak söylemem lazım ki Çin ile zaten bir çok ürün grubunda dünya piyasalarında rakibiz. O yüzden standart ürünlerde işimiz zor. Tabii ki bu dev ülkenin farklı coğrafyalarında güzel işler yapmak mümkün ancak ben fırsatı üst segmentte görüyorum. Çin’in zenginleri giderek artıyor ve dünyaya çok açıklar. ABD’de 5, Japonya’da 1.5, Almanya’da 400 bin, Çin’de 1.3 milyon dolar milyoneri yaşıyor. Üstüne, Türkiye’ye olan turistik ziyaretlerde ciddi artış bekleniyor. Yani ülkemize gelip kültürümüzden, mutfağımızdan etkilenecek Çinli zenginleri sayısı önümüzdeki yıllarda hızla artacak.
Çin’de iş yapmanın özel kuralları var ama bunlar bize uzak şeyler değil. Kişisel ilişkiler, dostluklar çok belirleyici. Hatta bunun felsefi ve tarihi bir boyutu da var. Çinliler binlerce yıldır ticaret yapan insanlardır. Neyin ne olduğunu çok iyi bilirler. O yüzden iki ülke iş insanlarını, zenginlerini daha çok bir araya getirecek her türlü teşvik mekanizması hükümetin gündeminde olmalıdır. İlişki önemlidir.
Hindistan’a gelince aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Orada da büyük bir nüfus ve artan zenginler var ancak onlar Çinliler kadar dünyaya açık değiller. Biraz İngiliz etkisi olsa da kültürlerine, adetlerine daha bağlılar bir genelleme yapmak gerekirse. Ticaret yapısı da o kadar global değil, karışıktır. Sokakta başka bir dünya görürsünüz, ofislerde deha seviyesinde iş insanları. Sunumları uzatamazsınız. Boş laf, gevezelik işe yaramaz çoğu zaman, rasyonel olmak gerekir. Çin ile ticarete hemen başlar ve zamanla ilişkileri geliştirebilirsiniz, yani kervanı yolda düzebilirsiniz ancak Rusya ve Hindistan için bu geçerli değil. Sağlam bir ön çalışma ve yatırım şart.
İran da bir çok Asya ülkesi gibi insani ilişkilerin önemli olduğu ve potansiyeli yüksek bir ülke. Özellikle bizim perakende markalarımız için büyük fırsatlar var ancak İran ile iş yapmanın sıkıntısı ahlaki standartlar. Bir Çinli iş insanı ile ilişki uzadıkça güven artar ama İran’da tam tersi. İlişkinin başında sizin güveninizi kazanmak için her şeyi yaparlar. Samimiyet ve karşılıklı güvenin artmasıyla ticaret hacmi, haliyle risk de büyür ve bir noktada sizi ortada bırakmaları çok muhtemeldir. O yüzden, İran’da analiz ve stratejiden önce parayı sağlama almak lazım. Hükümet asla tarafsız ve adil değildir, güvenilmez. Azerbaycan için de benzer şeyleri söyleyeceğim. Her şeyi kontrol altında tutan bir hükümet, yandaşlara paylaştırılan işler ve ahlaksızlık ticari riskleri de artırır. O yüzden, buralarda doğru ortakları bulmak kritiktir.
Gürcistan ve Kırgızistan farklıdır bu açılardan. Görece demokrat ve adil ülkelerdir. Kendinizi güvende hissedersiniz ama oralarda da ticaret hacmi küçüktür. Zaten genel bir kural olarak, ticari ve stratejik önemi olmayan ülkelerin küresel sermaye veya diktatörler tarafından daha rahat bırakıldıklarını düşünüyorum. Buralarda iş yapmak daha rahat ama ticari kapasite düşüktür.
Kazakistan, Özbekistan arada bir yerdedir. Ülke kapasitesi fena değil ve iş yapmak da görece kolaydır. Küçük bir işiniz ve makul hedefleriniz varsa oralarda başarılar kazanabilirsiniz. Ancak gidip bilfiil uğraşmanız gerek. Buna değer mi, tartmak lazım?
Filipinler, Endonezya, Malezya gibi ülkeler de zorluklar ve fırsatlar içeriyor. Çin’den gelen gemiler dönerken malınızı ucuza taşıyabilir. Temel alanlarda dahi ihracat fırsatları bulabilirsiniz. Erken gidip yol alınırsa çok iyi işler yapılabilir, buralarda markalar inşa edilebilir, yeni kategoriler yaratılabilir. Çok büyük harcamalar da gerekmez.
Uzak Asya’dan buralara yapılan yeni ticari yollar zamanla işleri kolaylaştıracak. Takipte olmak lazım. Özetle bölge fırsatlarla dolu ancak ülkelerin yapıları çok farklı. Hepsiyle ayrı ayrı uğraşmak gerek. Asya’dan sorumlu bir ihracat müdürü atayıp çayıra salmakla olmaz.
Haftaya Avrupa…