Siyasette Yeni Açılımlar Beklenmeli
Ülkede muhafazakarlık yükselişte. Başını örten oranı da, oruç tutan oranı da artıyor. Ancak Tarhan Erdem’in son araştırmasında da görüldüğü gibi ortada şeriat hukuku isteyen yok. Daha doğrusu, memleketteki her türlü radikallerin oranı %10’u geçmiyor ki bu da kabaca evrensel bir ortalamadır.
Bu yükseliş dünden bugüne olmadı haliyle. Soğuk savaş döneminde ABD tarafından geliştirilen politikaların sonuçlarıdır yaşadıklarımız. Pentagon ihalesi olan 12 Eylül darbesiyle memlekette sol bitirilmiş, yerine din öne çıkarılmıştır. Çevre ülkelerde de benzer politikalar izlenip Sovyetler’in altında yeşil bir kuşak oluşturmak hedeflenmiştir.
Bugün sosyalizm rüyası bitse de ABD’nin çıkarlarına en uygun Türkiye modelinin hala “ılımlı islam”olduğunu düşünüyorum. Konda araştırması yurdum insanının öncelikleri arasında para-pul olmadığını tekrar ortaya çıkardı. Dış borçla sağlanan istikrara, makul bir gelir seviyesine tav olup şükür eden, kendisine agresif dünyevi hedefler koymak yerine huzur içine ibadetini yapan, ayak bağı olmayan bir halkı kim istemez? Öte yandan onlar da kendi ülkelerinde medeniyetler çatışması fikrini körükleyip toplumların birbirlerine fazla karışmadan, tanışmadan izole bir şekilde yaşamasını sağlayacaklar. İyi iş.
Yani ülkemizdeki muhafazakarlığın yükselmesi öncelikle “büyük tercih”. Sonra ülkedeki mevcut iktidara yakın olma (en azından hissetme) motivasyonu da bu gelişimi körüklüyor kuşkusuz. Onun dışında ülkeyi kasan resmi ideolojiye ve statükocuların gerdiği ortama tepki de söz konusu. Eğitimli genç kızlarımızda başını örtme oranının ciddi oranda artması da bu tepkinin somut tezahürüdür bence.
O yüzden yaşananlar tesadüf değil ve bir süre daha böyle gidecek gibi görünüyor. Peki bu durum değişir mi? Evet. Bizim gibiler iyice izole olmaktan, giderek sertleşen (boş) tepkiler vermekten, birbirimizi korkutmaktan veya Fazıl Say gibi ülkeyi terketme planları yapmaktan vazgeçtiğinde değişmeye başlar.
Nasıl değişeceğinin ip ucu da Ağustos ayında “başını örtme” konusunda burada yazdığım yazıya gelen tepkilerde vardı. Orada başını örtme motivasyonunun inanç ile beraber bazı insani, sosyolojik ve kadınsı nedenleri de olabileceğini, bizim gibi iletişimcilerin (ve haliyle siyasetçilerin) bunları araştırması gerektiğini, bunun için de önce başını örten kadınlarımıza “anlamaya yönelik” samimi ve insani bir yaklaşımda bulunmamız gerektiğini yazmıştım.
Normalde buradaki yazılarıma pek tepki gelmez ama o yazıya başını örttüğünü ve bu dergiyi okuduğu için eğitimli/donanımlı olduğunu tahmin ettiğim kadın veya kızlardan çok sayıda tepki aldım. Tepkilerin ortak noktası “ne kurcalıyorsunuz ötesini berisini, inancımız gereği örtünüyoruz işte” şeklindeydi. Bu belki kendileri için geçerli olabilir ama milyonlarca kadınımız için de olay bu kadar siyah ve beyaz mıdır?
Değil tabii. Siyasi İslamın bu konudaki yaklaşımı statik. İnanıyorsan örtünürsün. Örtünmüyorsan da dışlanırsın. Halbuki hayat böyle değil. Kutsal kitapların ortaya çıkışından bu yana geçen binlerce yılda tüm dünyada inancın, ibadetin sonsuz yorumu ortaya çıktı. Çünkü insan karmaşık bir yaratık ve çevre hep değişkenlik içinde. Ancak mevcut tabloda “laikçiler” başını örtenlerden korkuyor, onları dışlıyor, yok sayıyor. Diğer tarafın bakışı da “tavizsiz” ama yine de öbüründen daha insani. Biraz da mazlum duruma düşürüldükleri için öyle görünüyor.
Ancak umuyorum ki birileri çıkacak ve insanları potansiyel suçlu veya kul olarak değil, “önce insan” olarak görecek. Onlara değer verecek, AKP’nin çözemediği dertlerini de çözecek. Örtünenler üzerindeki baskıyı kaldıracak. Ortamı normalleştirecek ve teslimiyetçi olmayan bir ekonomik modelle gelişmeyi sürdürüp gelir dağılımını düzeltecek. Bu çağdaş bir “sol” siyaset tarifidir. CHP tarafından şaşırtılmış veya Marksistler tarafından “niş”leştirilmiş sol değil.
Türkiye’de önümüzdeki on yıl içinde sağlam ve hakiki bir sol iktidarın altyapısını hazırlayan sebepleri kısaca sıralayalım:
- Takip eden yıllarda AKP’nin de “götürdüğü” anlaşılacak
- AKP iktidar sarhoşluğuyla giderek halktan uzaklaşacak (Örnek yeni genel merkezleri)
- Küresel kapitalizm muhtemelen ciddi bir krize girecek. Haliyle göbekten bağlı Türk ekonomisi de…
- İran-Rusya ekseni ve Güney Amerika’da oluşacak yeni ittifaklar güç kazanacak. Yeşil kuşağın anlamı kalmayacak.
- ABD’de demokratlar iktidara gelip bir imaj temizleme seferberliğine girecek
- Küresel ısınmanın etkileri hissedilecek
- Dünyada yetmişlerdeki özgürlükçü gençlerin çocukları (tepki olarak) doksanlarda muhafazakar oldu. Şimdi bu muhafazakar neslin çocukları (tepki olarak) 2010’larda tekrar özgürlükçü olacak. Hayatın döngüsü.
- Ramazan’ın yaz aylarına gelmesi dindarlığı gevşetecek.
Unutmayın, bu ülkede Ecevit yetmişlerde gerçek bir sol söylemle %45 oy almıştı. Sonra yoldan çıktı ama ona bir başka yazıda değinelim.