Doğru. Hiç kimse Galatasaray’dan, Eskişehirspor’dan veya Adana Demirspor’dan da büyük değil. Bunlar ülkenin anlı şanlı kulüpleri, dev markaları. İyi de bu markaları bu kadar değerli ve büyük yapan ne? Hikayeler, anılar, başarılar, hüzünler değil mi. Metinler, Lefterler, Amigo Orhanlar, Aykutlar, Rıdvanlar, Alex’ler tarafından yazılan bir tarih değil mi? Ali Şenler, Süleyman Sebalar, Aziz Yıldırımlar tarafından temsil edilen markalar değil mi?
Evet. Hepsi, herkes bu markanın bir parçası. Herkesin bu markalarda bir payı, emeği var.
Peki neden sık sık bu ikilemi yaşamak, tercihler yapmak zorunda kalıyoruz? Neden Fenerbahçe markasına en büyük katkıyı yapmış belki de beş futbolcudan ikisi olan Aykut ve Alex arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyor taraftar? Neden hemen kim daha büyük yarışına giriyoruz?
Çünkü, yıllardır yazıp çizdiğim gibi, biz bu markaları marka gibi yönetemiyoruz. Elimizde “büyüklük” dışında bir ölçü aleti yok. Bu markaların değerleri, itici güçleri, bağlayıcı harçları nelerdir bilmiyoruz. Bu markalarla ilgili stratejik bir iletişim çalışması yapmıyoruz. Kriz yönetimi denen şeyden hiç haberimiz yok. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyim. Eğer Aziz Yıldırım kriz uzmanı Salim Kadıbeşegil’e bir saatini ayırıp dinlese, ama samimiyetle dinlese ve oradan aldığı fikirlerin uygun bulduklarını uygulasa bu kriz yaşanmaz, taraftar tercihe zorlanmazdı. Ama dinlemezler. Çünkü onlar her şeyi biliyorlar. Her şeyi çözmüşler. Mesele Aziz bey değil. Ali Şen dinliyor muydu? Bugün başka bir kulübün yöneticisi dinliyor mu? Hayır.
Fenerbahçe büyük bir marka. Aynen Koç veya Arçelik markası gibi. Fenerbehçe’ye, hatta Türkiye’ye gelmiş futbolcular arasında en büyük katkıyı yapmış, aldığı parayı hak etmiş olan Alex belli ki bir hata yapmış. Herkes yapabilir. İnsandır. İyi de Koç ailesinden biri bir hata yapsa Rahmi Bey çıkıp “Veli Koç, Koç ailesinden büyük değildir” diye bir demeç mi verir? Hayır. İletişim uzmanları, kriz uzmanları devreye girer ve işi büyük bir olasılıkla çözer. Dünyanın en büyük markalarından olan İngiliz Kraliyet ailesinin başına neler gelmedi. Çıkıp da “Diana kraliyet ailesinden büyük değil” mi dediler? Çözdüler. Elizabeth muhtemelen şahsen hiç haz etmediği halkın prensesi Diana’yı hatalarıyla kabul etti. Cenazesini yaptılar. Kraliyet ailesi bugün hala çok değerli ve İngiltere bu markadan çok nemalanıyor. Clinton stajyeri taciz etti de ne oldu? Eşi muhtemelen ABD’nin ilk kadın başkanı olacak ve Bill abi Beyaz Saray’da yeni taze stajyerler bekleyecek. Vakti de bol bu sefer… Alex bir tivit attı (ki hemen silmiş sonrasında), yaşanana bak. Adamı katran ve tüye bulayıp göndereceğiz.
Alex’in önemi sadece oynadığı futbol ile kısıtlı değil. Zaten futbol hiçbir zaman sadece bir oyun değil. Türkiye ligi Avrupa’nın emekli cennetidir. Hiçbir kariyerli futbolcunun öncelikle oynamak istediği beş ligden biri değildir. O yüzden, ya bir sıçrama yapmak isteyenler gelip bir sene sonra giderler. Ya da Avrupa liglerinde şansı kalmamış olanlar burada iyi para kazanıp durumu idare ederler.
İşte bu bağlamda Alex gibi futbolcuların bu algıyı değiştirme yönünde önemli bir misyonu olabilir. Çünkü adam futbolcu çöplüğü ve teknik direktör cenderesi olan bu ülkede on sene futbol oynamış, başarılar kazanmış ve omuzlarda uğurlanmış olsa idi, bu diğer kariyerli futbolcular için bir örnek olabilirdi. Yahu Türkiye’de de iyi futbol oynayıp, iyi para kazanıp mutlu bir hayat sürmem mümkün derlerdi. Bunun da her şeyden önce kulüp bütçelerine olumlu bir katkısı olurdu çünkü aynı adamı daha az paraya ikna edebilirdiniz.
Ama olmuyor. Başka neler geçti aralarında bilmiyorum. Ama bunlar olur. Yıldızlar arasında her zaman sorun çıkar. Her şirkette neler olmuyor. Ama bunlar hemen kamuoyuna açıklanmıyor. Sızsa bile kriz bir şekilde yönetilmeye çalışılıyor. Ama futbol kulüplerinde işin kolayı var. Alex de, Löw de, (zamanında) Aykut da Fenerbahçe’den büyük değil deyip sıyrıl. Fatih Terim Galatasaray’dan, Del Bosque de Beşiktaş’tan büyük değil zaten. Gönder gitsin.
Not: Beni tanımayan fanatikler saldırmasın diye tedbirimi alayım. Dün akşam eşim ve iki çocuğum Fener formalarıyla Şükrü Saracoğlu’ndaydı. Ben Eskişehirsporluyum. Maçı Caddebostan’da Fenerli arkadaşlarımla seyrettim. Çok keyif aldım.