Bir kaç sene önce Google’da “Halil Hilmi İpek” ismini arattım, hiçbir kayda rastlanmadı. Benim ve bir çok arkadaşımın hayatını değiştiren, yönlendiren, değer katan o müstesna insan çoğumuzun kalbinde yaşıyordu ama dijital tarihe (henüz) geçmemişti. Buradan kendime görev çıkardım. Eğer bir vakit “Halil Hilmi İpek” diye arattığımda, cumhuriyetin kıymetli öğretmenlerinden biri
Türkiye’nin dünyada oyun kuran, yöneten ülkelerden biri olmasını çok isterim. Bunun olabileceğine de inanırım. Neticesinde yüzyıllar boyunca dünyaya hükmetmiş bir neslin torunlarıyız. Ancak bunun kolay olmadığı da açık. Oyun kurabilmek için istikrarın, bütçe dengesinin ve gayrimenkul yatırımlarının daha fazlasına ihtiyacımız var. Bir başka deyişle bina, yol, köprü, havalimanı yaparak
Bitcoin vb öncü kripto paraların gidişatı kötü ama blockchain teknolojisinin para “basmanın” özelleşmesi yolunda geri dönülmez bir aşamayı temsil ettiğini düşünüyorum. Son zamanların popüler konusu kripto paralarla ilgili değişik görüşler var ve sadece kişilerin değil, devletlerin de kafası karışık. ABD ve Japonya bunu varlık olarak görüp vergisini alıyor. İngiltere
İstanbul’a üçüncü havalimanı gerekiyor muydu? Evet. Rakamları bilen ihtiyacı zaten görüyordu ama mevcut havalimanlarını kullanan sıradan vatandaşlar da kapasite yetersizliğinin farkında idi. Peki yeni havalimanı o alanda ve o hacimde mi yapılmalıydı? İşte burada tartışacak çok şey var. Peki tartışmaya nereden başlayalım? Ülkemizde bu tür projeleri eleştiren entelektüel kesim
Bu Topraklardan Dünya Markası Çıkar mı? Zeki’den Nusret’e, Bitmeyen Terane Bu memlekette bazı şeyler hiç değişmiyor. Mesela iş dünyamızın yaptığı iyi işleri aşırı parlatma merakı. 1998 yılındaki bir pazarlama konferansında izleyiciler bana Beko ve Zeki Triko’nun “dünya markası” olup olmadığını sormuştu. Ben de markalarımızın bu fikri iletişimde kullanmalarını çok
2008 krizi sonrası yayınlanan İleri Dönüşüm Kutusu başlıklı kitabım pek satmadı. Belki zamanı gelmemişti, belki de zırvalamıştık. Bilmiyorum ama geçen on yılda yaşananlar, kitaptaki tezlerin doğruluğunu giderek teyit ediyor. Ben de arada hatırlatıyorum neler dediğimizi. Krizin sebebini arkadaşım ve kanaat önderim Cemalettin Nuri Taşcı 2009 başında şu şekilde özetlemişti.
Şirketlerde yöneticilerin, finansçıların, yatırımcıların kullandığı çok sayıda mali tablo üretilir. Bunlar arasında en temel üç tablo öncelik sırasına göre şunlardır: Kâr-zarar (P&L) Satış Geliri – Maliyet/Masraf = Kâr Bilanço (Balance Sheet) Aktif = Pasif (+özkaynak) Nakit akış (Cash Flow) Faaliyet + Yatırım + Finans Yani bize kurumsal iş dünyasında öğretilen
Dünyanın merkezinde, tarımın, kültürün geliştiği bu coğrafyada yüzyıllarca hüküm sürmüş Osmanlı’nın ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin fazla büyümemesi küresel egemenlerin tercihi hiç kuşkusuz. Ülkemizi ve Orta Doğu’yu küçük devletçiklere bölmek için yapılanlar da gayet net. Ancak ekonomi alanında kafalar karışık. Çünkü orada siyasi popülizm devreye giriyor ve emperyalizmin denetiminde yapılan sıradan
Pazarlama Nasıl Yapılır? Değerli dostum ve meslektaşım Temel Aksoy’un Efsaneler ve Gerçekler başlıklı kitabını büyük bir heyecanla okumaya başladım ancak sonrasında araya özel/iş başka konular girdi malum ve bitirip bu yazıyı yazmam uzadı. Pazarlama camiamız için çok yararlı, okunması ve tartışılması gereken değerli bir kitap öncelikle. Kimilerinin zannettiği gibi bir
Şu sıralar eski yazıların güncelleşmiş tekrarlarına ağırlık verdim çünkü memlekette bazı şeyler bir türlü değişmiyor ve bu ortamda dijitalden, nörodan, mobilden bahsetmek bana garip geliyor. Koşmaya niyeti olmayan insanlara son teknoloji ayakkabıları versen ne olacak? Hatırlamayanlar için başlıktaki tezimi şöyle özetlemek isterim; Cihan imparatorluğu Osmanlı, petrol başta olmak üzere malum